Bölüm 1:

  1. Bilimin ürünü bilgidir.
  2. İletişim olanaklarının hızla geliştiği çağımızda, bilginin önemi de buna paralel olarak insanlar tarafından daha iyi anlaşılıp kavranılmakta; hızla paylaşılmaktadır.
  3. Öğrenme, insan oğlunun bütün ömrünü alan bir süreçtir. Şöyle diyebiliriz: İnsanoğlu öğrenme uyumlu bir varlıktır. Bir manisi yoksa kolay öğrenir.
  4. Ancak yediğimiz içtiğimiz şeyler gibi, öğrendiğimiz şeylere de dikkat etmeliyiz; zira çok iyi öğrenip bildiğimizi zannettiğimiz bir bilginin, aslında hiç de öyle olmadığı, hatta tamamen ters ve yanlış olduğu, uzun süredir bünyemize zarar veregeldiği ortaya çıkabilir. Bu, insanoğlu için, içine düşebileceği en hazin açmaz, en dramatik serüvendir!
  5. İnsanoğlu için, öğrenmek gümüşse, anlamak altın değerinde olmalıdır.
  6. Enteresandır, biz öğrendiğimiz şeylerin, yarısından fazlasını bile anlamadan, mutlu, müreffeh bir yaşam sürdürüp gidebilmekteyiz! Hatta, öğrendiği şeylerin sadece %10’unu bile anlasa insan yaşamını sürdürebilmektedir.” İşte yuvarlanıp gitmektedir!”
  7. Şüphesiz, bilgide %100 doğruluk aramak, öyle pek akıl karı bir iş değildir. Yaşam sürer; öyle uzunboylu beklemez; hele zaman nerdeyse hiç!
  8. Büyük bilgin Newton’un formülleri eksikti; keza Einstein’nin formülünde de bir pürüz vardır; ancak bugünün bilgi çağını; popülist söylemle “uzay çağını”, bu tür bilgilerle yakaladık! Aslında bu pürüzler, gerçeğe giden yolu aydınlatan el fenerleri gibidir; kıymetini bilmek, değerlendirmek gerekir.
  9. Bugün, pek az insan, insanoğlunun, iyi uyumlu bir dünya uzaylısı olduğunun bilincindedir; yani uzaylı olduğumuz gerçeğini gözardı etmektedir; yani hala dünya  yerinde duruyor, güneş onun çevresinde dönüyor; hatta , doğudan doğuyor, batıdan batıyor mantığı ile yaşamaktadır!
  10. İnsanın en zor değiştirebildiği şeyi mantığı imiş derler…

 

Bölüm 2:

  1. Mantık, içinde yaşadığımız gerçekliği, anlayıp kavrayabilme yetimizin, bizi içinde sürüklediği, durgun akan koca bir nehirdir; ve tek bir hedefe doğru akmaktadır, gerçeğe.
  2. Gerçeğin, insanı ve onun mantığını, kendine doğru çeken, belli belirsiz, pek zayıf bir çekim gücü vardır.
  3. Bu zayıf güç, az da olsa, insandan insana farklı algılanıp, “Her kafadan bir ses!” durumunu yaratır. Peki bu dağınıklık toparlanabilir mi!? Şimdilik aklımıza bile getirmesek iyi olur; bu iş, daha birkaç yüz yıl alacak gibi gözüküyor.
  4. Bugünden yarına, CERN’e hadron çarpıştırmaya gitmeyeceğimize göre, aceleye          gerek yok (Hem onlarda bu işi şimdilik ertelediler!).
  5. Ancak şunu yapabiliriz, mantığımıza, çöreklenmiş zararlı ve faydasız alışkanlıkları, (bu asalakları) temizleme gayreti içinde olabiliriz. Arınmış mantığımızı şöyle bir gözden geçirip, ince bir ayar çekebiliriz. Bunun en pratik yolu, atalarımızın dile getirdiği “Zaman sana uymazsa, sen zaman uy!” benzeri bir yoldur.
  6. Mantık, akıl yürütüş tarzımızı donatan bir araçtır. “Aklın yolu birdir derler” sözü: “Öylede böyle de, sonunda işin doğrusunu bulursunuz; ancak menzile emniyetli ve kısa sürede ulaşmak önemlidir” mealindedir. Aklın yolu birdir de, bu yolda bindiğiniz vasıta fark yaratır; sizi avantajlı kılar.
  7. Aklımızı değiştiremesek bile, mantığımızı temiz, tertipli tutup, zamana uygun güncellersek; faydalı bir alışkanlık elde etmiş oluruz.
  8. Canlı yaşamı gereği, aklına tutunmak, çevresine uymak durumundadır.
  9. İnsanoğlu da öyle yapar, bunun en iyi yolu mantıklı olmaktır.
  10. Tabii bir de gönül diye birşey vardır!

Bölüm 3:

  1. Gönül, hamur ve maya itibariyle bambaşka bir şeydir!
  2. O’nunla şaka olmaz; aklımızı başımızdan alır götürür, cümle cihanı bir zerreye eritir de gene uslanmaz, “big bang” bile ondan kavi patlayamaz!
  3. Sanki uçarak uzak bir yıldızdan pır pır pır pır, gelip kalbimizi mekan tutmuş; şakıyan sesi cüssesinden kat be kat azim, çok süslü ve de nazenin, minik bir kuş gibidir, küstürmeye gelmez!
  4. Ateş olur yandırır, soğuk olur dondurur, oyun olur kandırır! Deli desen değil, akıllı desen değil; O henüz, tam bilebildiğimiz bir şey değildir.
  5. Nokta!